Kullanımı her geçen gün daha da yaygınlaşan robotik cerrahiye hastalığın, prostata sınırlı olduğu durumlarda başvurulabiliyor. Tüm dünyada robot yardımlı cerrahilerin en sık kullanım alanı ise üroloji… Robotik cerrahinin en yaygın kullanıldığı 5 cerrahi alandan biri olan ürolojide en sık ve en başarılı kullanım alanı, prostat kanserinin cerrahi tedavisi olan radikal prostatektomi (prostatın çıkarılması) ameliyatı. Gün geçtikçe daha çok tercih edilmeye başlanan robot yardımlı cerrahi sayesinde, ameliyat bölgesinde daha küçük kesi oluyor ve hastanın ağrıları da önemli ölçüde azalıyor. Ayrıca düşük enfeksiyon riski, daha iyi ve daha hızlı iyileşme ile daha kısa sürede taburcu olma gibi pek çok avantajı var. Cerrahın kontrolündeki robot kolları, 540 derece hareket edebilme kabiliyetiyle bir insan elinin tüm hareketlerini yapabiliyor. Ameliyatın yüksek çözünürlükte ve optik büyütme ile 3 boyutlu görüş altında gerçekleştirilmesine imkan veren bu yöntem, ameliyat boyunca cerraha büyük bir konfor sağlıyor.

Radyasyon Onkolojisi alanındaki teknolojik gelişmeler sayesinde pek çok prostat kanseri hastası ameliyat olmadan, sadece ışın tedavisiyle de sağlığına kavuşabiliyor. Sadece tümörü hedef alan, çevre dokularına zarar vermeyen yeni radyoterapi cihazları ayrıca yaşam kalitesini de çok fazla olumsuz yönde etkilemiyor. Günümüzdeki gelişmeler sayesinde artık çok daha etkili ve çok daha az yan etkili tedaviler söz konusu. Nükleer Tıp alanındaki yeni radyonüklid tedaviler, medikal taraftaki akıllı ilaçlar ve bağışıklık sistemini harekete geçiren immünoterapiler de prostat kanseri tedavisinde cerrahiye giderek daha sık alternatif olan yöntemler arasında yer alıyor.

Prostata sınırlı erken evre hastalık tedavisinde radikal radyoterapi, radikal cerrahi kadar iyi hastalık kontrol oranlarına sahiptir. Özellikle de CyberKnife gibi geliştirilmiş radyocerrahi ve radyoterapi teknolojileri ile eskisine göre çok daha az yan etki ile, hastaların hayat kalitesine olumsuzluk yaratmadan tedaviler yapılabiliyor. Bu teknolojik gelişmelerin en önemlilerinden biri iyi görüntülemeler, tümör takibi yapabilme özelliği olan cihaz platformlarıdır. Buna ek olarak prostattan alınan tümörlü dokunun genetik incelemeleri sayesinde hem erken evre hastalıkta hem de yüksek riskli daha ileri evre hastalıkta en uygun tedavi kararı alınabiliyor. İlerleyen zamanlarda uygulanan radyoterapinin dozunu, ek ilaç seçeneklerini ve hatta kimlere tedavi verilemeyeceği bile genetik sayesinde belirlenebilecek.

Akıllı ilaçlar prostat kanseri tedavilerinde de başarılı bir şekilde kullanılabiliyor. Her kanserde olduğu gibi prostat kanserinde de erken tanı çok önemli. Erken evre hastalara ayrıca genetik testler yapılıyor. Gen tarama testleriyle hastanın ve tümörün genetik yapısı ortaya konarak erken evre prostat kanseri hastalarına ne tür tedavi uygulanabileceği veya hangi ilaçların işe yarayıp yaramayacağı tespit edilebiliyor. Böylelikle hastanın gereksiz ya da kendisinde yararlı olmayacak tedavi süreçlerinden geçmeden sürecin başında doğru tedavi sürecinin planlanması sağlanabiliyor. Tümörün nasıl seyredeceği hakkında da bilgi veren bu testler sayesinde tümörün başka sıçrama riski saptanabiliyor, uygun olan ilaç veya tedaviye vakit kaybetmeden başlanabiliyor.

Prostat kanserinde kullanılan ilaçlar artık çok daha etkili ve daha az yan etkili ilaçlar. Yeni ilaçlar ayrıca hastalığın nüks etmesini de engelliyor, nüks edebilecek bir tümörse de bu süreyi geciktiriyor. Hangi hastaya hangi ilacın kullanılması gerekti bu gen testleri sayesinde belirlenerek tedavi planlanıyor. Bu gelişmeler sayesinde artık daha az kemoterapi uygulanıyor. Kemoterapiler hiçbir zaman tamamen kalkmayacak olsa da uygulama sayısı akıllı ilaçlar ve immünoterapiler (bağışıklık sisteminin tümörü yok etmek için harekete geçirildiği tedaviler) sayesinde her geçen gün daha az kullanılıyor. Yeni nesil ilaçlar ve akıllı ilaçlarla artık kemoterapinin yan etkileri de daha az ve hastanın yaşam kalitesi de daha yüksek oluyor.

Yeni nesil kemoterapilerin yan etkileri eskiye göre artık daha az. Hastanın yaşam kalitesi giderek daha az olumsuz etkileniyor. Yeni nesil kemoterapiler doğrudan tümörün DNA’sını tahrip ediyor. İlaçlar artık daha hedef odaklı. Tüm dokulara zarar vermedikleri için de yan etkileri artık daha az görülüyor.